Güzel dilimize Farsça’dan geçmiş olan “mat” sözcüğünü ne yazık ki sert sesli harfle bitiyor.
“Ne yazık ki…” çünkü diyelim rakip mat edilmiş. “Matttt!” dediğin zaman tatmin edici olmuyor, insan zaferinin kısa kesildiğini hissediyor çünkü “t” sesi uzatılamıyor. Örneğin “mataaaaa!” olabilirmiş.
Oysa “matos” sözcüğünde iki kalın sesli harf var.
Hem “maaaatoooossssss!” hem de daha kısa bir “a” ile, “matoooooooossss!” demeye çok müsait ve üstelik İspanyolca gibi de duruyor ya, o da kafa karışıklığına itiyor.
Bu sözcüğün patentinin kime ait olduğu oldukça belirsiz. “Mat!” sözcüğünün o anki hisleri anlatmakta yetersiz kalması karşısında kendiliğinden ortaya çıkmış bir söz olsa gerek. Birden fazla yerde, birbirinden habersiz satranççılar tarafından uydurulmuş olma ihtimali bile dikkate değer.
Satranç kültüründe “öykü uydurma” sanatının da çok tutulması nedeniyle bu sözcük de zaman içinde bir karaktere bürünmüş ve “Matos Matitas” olmuş. Yani, gençliğimde benden nesil çapında büyük satranççıların mat ettiklerinde “Matos Matitas!” diye sevindiklerini anımsıyorum. Demek ki oldukça eski olmalı. O kadar eski olmalı ki, hakkında efsaneler türemesi için gereken zamanı bulabilmiş olsun.
Derler ki bu Matos Matitas Osmanlı İstanbul’unda yaşamış Musevi bir ayakkabıcıymış. Ayakkabılara çivi çakma hızıyla satrançta hamle yapma hızı aynı olduğundan ve iyi oynadığından dolayı döneminin satranççıları arasında pek meşhurmuş.
Matos’u pirleri sayan büyüklerimiz de, mat sevincini bu şekilde göstererek bir şekilde onu andıklarını ifade ederlerdi.
Atölye çalışmalarım, geliştirdiğim satranç yazılımları, satranç tarihi işleri ve ilgimi çeken satranç sorularıyla bulmacaları paylaşacağım bir yer gerektiğinde, bir de isim bulmam gerekiyordu; ben de Matos Matitas’ın hayalî kişiliğine saygı göstererek bu ismi seçtim.
Hepsi bu!